4 Kasım 2009 Çarşamba

Mest-i Şafak

Harcanıyoruz üç beş satıra, beyaz sayfaları karalayan, adına kalem(!) dediğimiz insanlara.

22 Ekim 2009 Perşembe

Sevişilinebilizite

Blog ne demek diye sordum insanlara, cevapları paylaşıyorum.

-Günlük demek, günü birlik deftere değil de internete yazmak demek.

-Engelliyosun işte abi bloGluyosun.

-Küfür mü ediyosun birader?

-Bir prezervatif markası..

-Her dilde farklı anlamları var. Guatamala'da guatamala dünürü var bilirsin, bilir misin?

-Bu akşam maç kaçta?

Bu arada fotoğraf makinesi alıyorum en profesyonelinden. Başlığı da onun için böyle attım, fotoğraf makinesiyle ya sevişirsin; ya da seviştirirler adamı. -ayşe arman mod-*

*korkuyorum o kadından

1 Eylül 2009 Salı

Kimim?

Ateşli bir temmuz sabaha karşısı(!), aydan kopup yıldızlara çarparak dünyaya düşmüştür. Onu ilk kez ayaklarından tutarak baş aşağı eden doktora tepkisi ise üzerini ıslatmak olmuştur. Bu sebeple o günden bu güne işeme yeteneği master degree olduğu hala söylenen rivayetler arasındadır.

Okula başlayana kadar kendisine ninja kaplumbağaları örnek almış -sonradan anlaşılacağı üzere iyi de yapmış-, evinde ortası göçmüş koltuk, yatak vs. bırakmamıştır.

İlk öpücüğünü ilkokul birinci sınıfta almıştır, zaten ondan sonra da dünyasının karardığını söyler hep. Başarılı eğitim hayatı liseye kadar sürmüştür. Ağzı, edebiyat dersine yetmiş üç yaşındaki okul müdürünün liseden öğretmeni olan necip bey(85+) girdikten sonra bozulmuştur. ''Hep onun yüzünden anasını satayım!'' der.

Bir çok aktiviteye merakı vardır ama çoğu zaman onlar için zaman yaratamaz. Bu yüzden yeteneklerinin köreldiğini hissetmek ona acı verir. (Bknz. atom bombası yapmak)

Zamanında ne kadar sokaklara çıkıp slogan atmış olsa da, artık öyle bir kalabalık görüldüğünde; göstericilere su tabancasıyla müdahale yerine, lav silahıyla hunting yapma izni verilmesini beklemektedir. Çünkü gerçekten olayların b.ku çıkmıştır, eline afiş alan Taksim'de ''anasını satayım''.

Öyle ya da böyle ne kadar anormal yahut normal (siz karar verin) olsa da, gerektiğinden fazla duygusaldır. Ayakkabısına çamur sıçratın hemen ağlar...

Şu an iş hayatına devam etmektedir. Çalışmaya başladığı günden bu yana şirketi, şu krizde dahi yüzde kırk büyüme sağlamıştır.(Bunu neden söyledim bilmiyorum, galiba bende para b.k demeye getiriyorum.) Yayınlanan son makalesinde '' Tanrı bana yürü ya kulum demedi, demesin de; ama engel de olmasın!'' diyerek uzaylılara inandığını dile getirmiş, bu yüzden de ülke gündemi tarihinin en ampül günlerini yaşamıştır.

Bitti ki

1 Ağustos 2009 Cumartesi

İptal

Dünden bugüne kalanlar, yarının oyuncakları olurlar muhtemelen.

---

Dün yarın olsaydı bugün Perşembe olurdu diyen biri, bunu hangi gün söylemiştir?

---

İstediğim zaman kulaklarımın kapsama alanını kısabiliyorum, bilginize.

---

Neymiş edebiyat; eline, diline, beline sahip çık!

---

70 yaşında olsam ve çok param olsa, ben de 18'lik çıtır alırdım; arkandayız Ağa.

---

3G geldi, çapkınlık bitti.

31 Temmuz 2009 Cuma

Çay demlendi mi?

Öyleyken böyle, işe başladık. Şimdi uzun uzun, geçen 3-5 ay boyunca naptığımı falan anlatmaya hiç gerek yok. İşe girdim mi, girdim.

---

Çok para lazım, çok.

---

Sorunsuz olaylar hakkında kötü düşünen insanlar, temiz kalpli insanlardır.

---

Sigara'ya %75 zam gelecekmiş, eskiden bir paket bir paket alırdım, şimdi zengin görüneyim diye beşer beşeralmazsam nolayım. N'olayim?

---

''Ben ayar çekicem ona!''

---

Hani kaldığın dersten geçtim dersin ya, işte öyle bir şey...

3 Şubat 2009 Salı

Çok şeyler

Hayatımız bir ‘şey’leri yaşamakla geçiyor. Hatta direk şeylerle geçiyor. Nedir bu şeyler, üstünde durmak istedim.

Sizden iyi olmasın, İzmir’de çalışan bir arkadaşım var adı lazım değil. Bir seneyi buluyor tanışıklığımız. Ona ne iş yaptığın sorduğumda bana aynen şunları söylemişti.

‘’Bilgisayar şeysiyim.’’

‘’Nesisin?’’ diye sorduğumda da ‘’şeysi işte..şeysi..’’

Bunun üzerine oturup düşündüm uzun uzun. Herkes herkesin ve hatta her şeyin bir şeyleri olmaya çalışıyor ömürleri boyunca. Bir adam çocuğuna baba olmaya çalışıyor. Çocuk öğretmenin gözünde iyi öğrenci olmaya uğraşıyor. Öğretmen de herkese şey olmaya çalışıyor.

Peki bunlarn hepsi bir amaç mı? Nefes almamız bu yüzden mi ilahi kavramlar dışında?

Zannetmiyorum. Umarım öyle de değildir.

Sorsalar bana ne demeye çalışıyorsun diye, bilmiyorum. Ama ortada bir problem var ve söylemesem kendimi affetmezdim. Bu da birinci şeyimiz olsun, pardon, mevzumuz.

4 Aralık 2008 Perşembe

Bir Müzik Hikayesi

Bugün biraz kendimi aşıp bir kaç değişiklik yapmaya baş koydum. Normalde müzik dinlerken ne okuyabilirim ne de yazabilirim. Şimdi fonda egzantrik bir müzikle beraber aklımdan çıkan kelimeleri an be an yazmaya çalışmaktayım, hayırlısı.

Dün bayram dolayısıyla Düzce'ye döndüm, aile meclisinin yanına. Aslında iyi oldu; özledim buraları, gerçek dostları.

Otobüsteyken Bourne'un Ultimatomu'nu izlettiler bize. 5. seyredşimid ama gene de gözümü o küçücük ekrandan alamadım. Belki film çok güzeldi, belki de zaman bir an önce geçsin bitsin diye takılıp kaldım bilmiyorum. Ama film bittiğinde az bi yolumuz kalmıştı zaten, iyi oldu.

Bu küçük anlamsız girişten sonra oklarımı Issız Adam filmine çevirmek istiyorum.

Anladım ki bizim vatandaşımız ağlamayı seviyor arkadaş. Birileri bir acı çeksin, biz de izleyelim dinleyelim sonra da üzülelim istiyor. Bir kaç kurnazda bu çarkın her zaman iyi işlediğini biliyor, yükleniyor duygusal film senaryolarına. Şu ortalığı yıkan kavuran Issız Adam'ın 30-40 yıl önce çekilen aşk meşk yeşilçam filmlerinden hiç bir farkı yok. Sadece replikler günümüze uyarlanmış o kadar. Konu klişe hadi, eyvallah; hiç mi görsel bir gösteri sunulmaz insana yav.

Çok basit, dar, kendi kalıpları içinde boğulmuş kalmış, sade bir film olmuş çıkmış. 70 milyonun (!) beni okuduğunu varsayarak diyorum ki, gelmeyin böyle oyunlara!

Bu arada bir daha müzik dinlerken yazmamaya karar verdim.
 


Rest In Peace © 2008. Design by: Pocket