4 Aralık 2008 Perşembe

Bir Müzik Hikayesi

Bugün biraz kendimi aşıp bir kaç değişiklik yapmaya baş koydum. Normalde müzik dinlerken ne okuyabilirim ne de yazabilirim. Şimdi fonda egzantrik bir müzikle beraber aklımdan çıkan kelimeleri an be an yazmaya çalışmaktayım, hayırlısı.

Dün bayram dolayısıyla Düzce'ye döndüm, aile meclisinin yanına. Aslında iyi oldu; özledim buraları, gerçek dostları.

Otobüsteyken Bourne'un Ultimatomu'nu izlettiler bize. 5. seyredşimid ama gene de gözümü o küçücük ekrandan alamadım. Belki film çok güzeldi, belki de zaman bir an önce geçsin bitsin diye takılıp kaldım bilmiyorum. Ama film bittiğinde az bi yolumuz kalmıştı zaten, iyi oldu.

Bu küçük anlamsız girişten sonra oklarımı Issız Adam filmine çevirmek istiyorum.

Anladım ki bizim vatandaşımız ağlamayı seviyor arkadaş. Birileri bir acı çeksin, biz de izleyelim dinleyelim sonra da üzülelim istiyor. Bir kaç kurnazda bu çarkın her zaman iyi işlediğini biliyor, yükleniyor duygusal film senaryolarına. Şu ortalığı yıkan kavuran Issız Adam'ın 30-40 yıl önce çekilen aşk meşk yeşilçam filmlerinden hiç bir farkı yok. Sadece replikler günümüze uyarlanmış o kadar. Konu klişe hadi, eyvallah; hiç mi görsel bir gösteri sunulmaz insana yav.

Çok basit, dar, kendi kalıpları içinde boğulmuş kalmış, sade bir film olmuş çıkmış. 70 milyonun (!) beni okuduğunu varsayarak diyorum ki, gelmeyin böyle oyunlara!

Bu arada bir daha müzik dinlerken yazmamaya karar verdim.
 


Rest In Peace © 2008. Design by: Pocket